Tekirdağ'da insan yerleşimi ile ilgili en eski kalıntılara Karansıllı köyü
dolaylarındaki Yatak, Kuştepe ve Malkara yakınlarındaki Balıtepe
adlı buluntu yerlerinde rastlanmıştır. Bunlar Alt Paleolitik Çağ'a ait
aletlerin bulunduğu açıkhava buluntu yerleridir. Tipolojik olarak bir milyon yıl
ile 250 bin yıl önceleri arasına tarihlenebilirler. Tekirdağ'ın hemen doğusunda
bulunan Menekşe
Çatağı ise Kalkolitik Çağ'dan Helenistik
Dönem'e kadar yerleşilmiş bir buluntu yeridir.
Tekirdağ'ın tarihi Trakya'daki diğer illere paralellik gösterir; ilk olarak
Traklar
tarafından iskan edilen bölge, Makedon, Pers, Roma ve Bizans egemenliğinin
ardından 1361 senesinde Türklerin eline geçer. 1720-1735 yılları arasında Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu'na karşı bağımsızlık mücadelesi veren asi Macar prensi Rakoczi'ye
de evsahipliği yapmış olan Tekirdağ, Osmanlı döneminin sonlarında Edirne
vilayetine bağlı bir sancak merkezi idi. 93 Harbi'nde (1878) Rus, Balkan
Harbi'nde (1912) Bulgar ve Birinci Dünya
Savaşı'ndan sonra (1920-1922) Yunan işgali yaşayan il, Kurtuluş Savaşı ile
gelen zaferin ardından 13 Kasım 1922 tarihinde kalıcı olarak Türk topraklarına
katıldı.
Tekirdağ, Bizans döneminde Βισανθη
(Bisanthe) ve sonraları Ρωδοστο (Rodosto) adıyla anılmıştır. Kenti ele geçiren
Türkler, şehre önceleri Rodosçuk, 18. y.y.'dan itibaren de Tekfur Dağı demeye
başlamışlardır. Tekfur ermeniceden alıntı bir sözcük olup osmanlı türkçesinde
hristiyan hükümdarlara verilen bir sandır. Aslı tagovar, anlamı ise
taç taşıyandır. Cumhuriyetin ilanından sonra tekfur sözcüğü
atılarak yerine sesçe benzeşen tekir getirilmiştir.








 |